Yatırım Yolculuğum Üzerine

İlk not: Tanışma yazımdan hemen sonra 21 günlük askerlik hizmetimi yerine getirdim. Dönüşüm epey bir yoğun geçti. İlk yazıma yeni oturabiliyorum. Bundan sonra arayı bu kadar uzatmayacağıma söz veriyorum. :)

Hayatım boyunca hep para biriktirmeyi, tasarruf etmeyi seven biri oldum. Bunun beni güvende hissettiren bir emniyet kemeri olduğunu düşünüyorum.

Öğrencilik hayatım boyunca bile harçlıklarımdan biraz ayırır en az bir ay hiçbir gelirim olmasa da yaşayacak kadar para tutardım. Bunun en büyük sebebinin çok dar gelirli bir ailede büyümemle ilgisi olduğunu düşünüyorum.

Hatırlıyorum, Erasmus'a gittiğimde bir miktar euro ile dönmüştüm. Şimdi mutlaka bazıları diyecektir ki "abi oraya gitmişsin, ezsene parayı", haklı olabilirler de ama bunun tercih değil, içgüdüsel bir şey olduğunu düşünün. Ki Erasmus süresince 10 kadar ülke gezmiştim. Belki tasarruf başka farkında olmadığımız harcamaları kısarak da yapılabiliyordur, hiç böyle düşündünüz mü?

Her neyse, 2017 yılının sonuna kadar birikimlerimi hep vadeli TL hesabında tutuyordum. Günlük ihtiyacım olan nakdimi bile Enpara'nın günlük faizinde tutardım. Bu arada hala bankacılık işlemleri için Enpara veya Cepteteb vb. yeni nesil mobil bankalar haricinde bir şey kullanıyorsanız ilk önce oradan başlayın. Hesap işletim ücreti, eft/havale ücreti, kredi kartı aidatı ödemek en temel gereksiz harcamalardan birisidir. Paranız için günlük faiz alamamak da kaçırdığınız bir fırsat ve hanenize yazılmayan kaybınızdır. 

2018 yılının kur şoklarından sonra Türkiye halkının ezici bir çoğunluğu gibi TL mevduatlarımı USD ve altına kaydırdım. Kendi çapımda bir miktar zarar ettim. 

Her şerde bir hayır vardır. Bu husumetten sonra finansal okuryazarlık seviyemi hep yukarı taşımaya çalıştım. Okudukça, ilgilendikçe daha çok sevdiğimi ve daha çok okumak istediğimi fark ettim. Zevk aldığım bir hobi haline dönüştü. Ve acemice girdiğim yatırım(!) hamleleri ve attığım yanlış adımların ne kadar saçma ve anlamsız olduğunu görmeye başladım. 

USD alıp kaybetmesen bile dolar kurunu takip ettiğin saatlerce sürenin aslında daha büyük bir kayıp olduğunu anlayarak başladım. Bu ilk kuraldı. Sana yatırımı olmayan, seni geliştirmeyen hiçbir şeye vakit harcama! Aile, arkadaş, eğlenme hariç tabii ki :)

Çalıştığım şirkette Salim Zaimoğlu'ndan finansal farkındalık eğitimi almıştım. Son derece kibar bir beyefendi kendisi ve alanına çok hakim. Ne anlatırsa ikna olmak istiyorsunuz o derece şeker bir insan. Kendisi Cazkolik.com'da yazar bu arada ilgilenen olursa. 

O bende ilk ışığı yakmıştı. Çok özetle, uzun vadede USD bir yatırım aracı değildir; güzel şirketlere gelirinizin bir kısmı ile düzenli yatırım yapın demişti. 

Birkaç ay sonra yine başka bir eğitimde adını hatırlamadığım fakat 30 yıl sektörde çalışmış bir hanımefendi de yatırım için hisse senedi almamızı ve Tuncay Turşucu'yu takip etmemizi tavsiye etti. 

Beni sarsan şu cümleleriydi, hiç unutmuyorum: "Sizin Arçelik, Tüpraş, Ereğli gibi bir şirket kurma ihtimaliniz var mı? Yok. Peki o kadar yüksek bir sermaye elinize geçse bile o fabrikayı kurup devam ettirebilecek bilgi birikiminiz, tecrübeniz var mı? Yok. Ama ekonomik gücünüz kadar onlara ortak olma şansınız var. Hisse senedi almak!" 

O gün bugündür yatırımlarımı hisse senetlerine kaydırmaya başladım. Bu yazımı çok uzun tutmamak adına bugün burada kesiyorum. 

Bir sonraki yazımda gelirim nedir, ne kadarlık bir kısmını ayırabiliyorum, nerelerde duvara tosladım, stratejim ne bunları paylaşacağım.

Herkese iyi pazarlar diliyorum!


Yorumlar